Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü Tıbbi Laboratuar Teknikleri Programı
Telefon (0484) 212-1111 / 4073
Kurumsal E-Posta zekeriya.ozcan  siirt.edu.tr
E-Posta zekeriyaozcan  windowslive.com
Web
Açıklama
Güncelleme23.02.2022 14:04:54

Öğr. Gör. ZEKERİYA ÖZCAN

  • Görev
  • Dosyalar
  • Çalışmalar
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi

ÖZGEÇMİŞ

 

1.  Adı Soyadı              :Zekeriya ÖZCAN

2.  Doğum Tarihi         :20/05/1988

3.  Unvanı                    :Öğretim Görevlisi

4.Öğrenim Durumu    :Yüksek Lisans

 

 

Derece

 

Alan

 

Üniversite

 

Yıl

Lisans

HEMŞİRELİK

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ( ERZURUM)

2012

Y. Lisans

HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ (YL) (TEZLİ)

 BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

2018

Doktora

 

 

 

 

 

    Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında basılan bildiriler

 

1)      Özcan Z, Erdemci F, Ongel V, Performance Manegement in the Health Sector and Evaluation of the Performance of Family Physicians 6th Asia Pacific İnternational Modern Sciences Congress 15-16 December 2021, Delhi, INDIA

2)      Seven M, Erdemci F, Özcan Z, Histopatologıcal effects of covıd-19 infectıon on testicular tissue, II. International Siirt Conference on Scientific Research, 21-23 March 2022, Siirt, TURKEY

3)      Erdemci F, Seven M, Özcan Z, The Role of Ependymal Cells in Neurodegenerative Disease, International Scientific Research Cogress Dedicated to the 30TH Anniversay of Baku Eurasia University, 28 April 2022, Baku, AZERBAIJAN

 

Güncelleme : 23.05.2022 03:09:22
6th Asia Pacific İnternational Modern Sciences Congress 15-16 December 2021, Delhi, INDIA

SAĞLIK SEKTÖRÜNDE PERFORMANS YÖNETİMİ VE AİLE HEKİMLERİNİN PERFORMANSLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

PERFORMANCE MANAGEMENT IN THE HEALTH SECTOR AND EVALUATION OF THE PERFORMANCE OF FAMILY PHYSICIANS

 

 

Öğr. Gör. Zekeriya ÖZCAN

Siirt Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

ORCID NO: 0000-0002-6394-4629

Dok. Öğr. Fikri ERDEMCİ

Dicle Üniversitesi Tıp Fak. Hist. ve Emb. ABD.

ORCID NO: 0000-0001-8083-0183

Prof. Dr. Volkan ÖNGEL

 Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü

ORCID NO: 0000-0001-8881-2465

 

ÖZET

Performans kavramını, yapılan işten elde edilen verim ve iş sonunda elde edilen memnuniyet olarak tanımlamak mümkündür. Performansın boyutlarını yapılan işe getirilen yenilik, elde edilen verimlilik, yapılan işin kalitesi, ne kadar kar elde edildiği, yapılan işten müşterilerin memnuniyeti, maliyeti ne kadar olarak sıralamak mümkündür.

Herhangi bir kurumda çalışan personelin verimliliğini, çalışanların performanslarını değerlendirerek öğrenmek mümkündür. Personellerin performanslarının değerlendirilmesi ile verimlerinin arttırılması ve planlanan hedeflere kısa sürede ulaşılması sağlanabilir.

Dünyada sanayileşme ile paralel olarak yeni iş alanları ve yeni teknolojiler ortaya çıkmıştır. Bu durum rekabetin artmasına neden olmuştur. Performans ve kalite artan rekabet ortamının en önemli parametrelerinden biri haline gelmiştir. Performansın arttırılması ile birlikte kalitenin korunması verimliliği arttırmak için gereklidir. Tüm iş alanlarında olduğu gibi sağlık alanında da kaliteli yaşam arzusu insanların taleplerinin artmasına neden olmuştur. İnsanların artan taleplerine cevap vermek sağlık çalışanlarına bazı zorluklar getirmiştir.

Bu araştırmamızda; aile hekimlerinin yaşamakta oldukları performans sıkıntıları ile Türkiye’deki aile hekimliği sistemi incelenmiştir.

Araştırmamızın amacı; sağlık sektörüne uyarlanmış performans ve performans yönetimi kavramları nedeniyle aile hekimlerinin yaşadığı zorlukları tespit etmek ve Türkiye'de ve dünyada aile hekimliği sistemlerinin karşılaştırmalı analizini yapmaktır.

Sonuç olarak, devletlerin toplumun karşılaştığı sağlık sorunlarıyla ilgilenmek ve bireylere daha iyi yaşam koşulları sağlamak gibi yükümlülükleri vardır. Kaliteli bir sağlık hizmeti sunmak ülkenin en ücra köşesinde yaşayan bireyler dahil herkese sağlık hizmeti ulaştırmakla mümkün olabilir. Bunu sağlamak için aile hekimliği sistemine gerekli ilginin gösterilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte aile hekimlerinin performanslarının düşmesine neden olan durumların ortadan kaldırılması son derece önemlidir.

Aile hekimlerinin performanslarının düşmesine neden olan sorunların (izin, vergi, çalışma koşulları, bakmakla yükümlü oldukları nüfus) ortadan kaldırılması ile birlikte verimlerinin artacağı ön görülmüştür. Bu sayede aile hekimleri tarafından sunulan koruyucu sağlık hizmetlerinin kalitesinin artacağı düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Aile Hekimliği, Performans, Sağlık Sektörü

 

ABSTRACT

It is possible to define the concept of performance as the efficiency obtained from the work done and the satisfaction at the end of the work. It is possible to list the dimensions of performance as the innovation brought to the work done, the efficiency achieved, the quality of the work done, how much profit is made, the satisfaction of the customers with the work done, how much it costs.

It is possible to learn the productivity of the personnel working in any institution, by evaluating the performance of the employees. By evaluating the performance of the personnel, it is possible to increase their efficiency and reach the planned targets in a short time.

In the world, new business areas and new technologies have emerged in parallel with industrialization. This has led to an increase in competition. Performance and quality have become one of the most important parameters of the increasing competitive environment. Maintaining quality along with increasing performance is necessary to increase productivity. As in all business areas, the desire for a quality life in the field of health has led to an increase in people's demands. Responding to the increasing demands of people had brought some challenges to healthcare professionals.

In this research; The performance problems experienced by family physicians and the family medicine system in Turkey were examined.

The aim of our research; To identify the difficulties experienced by family physicians due to performance and performance management concepts adapted to the health sector and to make a comparative analysis of family medicine systems in Turkey and in the world.

As a result, states have obligations to deal with the health problems faced by society and to provide individuals with better living conditions. Providing a quality health service can only be possible by providing health services to everyone, including individuals living in the farthest corner of the country. In order to achieve this, it is necessary to show the necessary attention to the family medicine system. However, it is extremely important to eliminate the situations that cause the performance of family physicians to decrease.

It is foreseen that the efficiency of family physicians will increase with the elimination of the problems (leave, tax, working conditions, dependent population) that cause the performance of family physicians to decrease. In this way, it is thought that the quality of preventive health services offered by family physicians will increase.

Keywords: Family Medicine, Performance, Health Sector

 

GİRİŞ

Kurumlarda çalışan insanların işlerini ne kadar iyi yaptıklarının ortaya konabilmesi, performanslarının değerlendirilmesi ile mümkündür. Performansı değerlendirilen bireylerin desteklenmesi verimlerinin artmasını sağlayacağı gibi iş yerinin hedeflerine çok kısa sürede ulaşmasını mümkün kılar. 20. Yüzyılın son çeyreğinde sağlık kurumlarında da uygulanmaya başlanan  performans değerlendirme sistemine ciddi kaynaklar ayrılmış, kurumlar harcamalarının bir kısmını performansları arttırma amaçlı kullanmışlardır.  Ülkeler sağlık sistemlerinin daha ileri bir noktaya taşınabilmesi adına sağlık harcamalarının bir kısmını sağlıktaki performansın arttırılması için ayırmışlardır. Dünya Sağlık Örgütü’ nün de sağlık sisteminde performansın en üst noktaya çıkabilmesi adına hazırladığı raporlar ve yaptığı değerlendirmeler vardır.

İşletmelerde kişilerin rollerinin ve işlevlerinin belirlenmiş olması rekabetin artmasına neden olduğu gibi kurumda çalışanların maksimum verimle çalışmalarını zorunluluk haline getirmiştir. Bu durum çalışanları meslekleri ile alakalı ve becerilerini en üst seviyeye çıkarmaya mecbur bırakmaktadır. Kurum yöneticilerinin çalışanların performansını artırmak için terfi, ödüllendirme, ücret artışı gibi girişimlerde bulunmaları çalışanları ekstra motive etmektedir.

Bu araştırmada performans ve performans yönetimi kavramlarını sağlık sektörüne uyarlamak, bu konuda aile hekimlerinin yaşadığı zorlukları tespit etmek ayrıca Türkiye ile Dünya’da ki aile hekimliği sisteminin karşılaştırmalı analizini gerçekleştirerek yaşanılan zorluklar ile alakalı çözüm önerileri sunmak amaçlanmıştır.

 

PERFORMANs VE PERFORMANS YÖNETİMİ

Performans kavramı batı kökenli bir kavram olup Türk Dil Kurumu sözlüğünde “yapılan işten elde edilen verim, sonuçtan elde edilen memnuniyet ve başarı hissi” olarak tanımlanmıştır (TDK, 2017).  Başka bir tanımdaysa performans: “Herhangi bir kuruluşun belirlediği saatler içerisinde ürettiği mal veya hizmet miktarı” şeklinde tanımlanmıştır. Bunun yanında verim, potansiyel, kalite, ve yetenek gibi kavramlar performans kavramı ile yakından alakalıdırlar (Helvacı 2002, 106).

İşletmeler tarafından ortaya konmuş olan zaman dilimi içerisinde ulaşılmak istenen hedeflerin gerçekleştirilmesi işletmenin son derece başarılı olduğunu ve kar elde ettiğini ortaya koyacağından yöneticiler tarafından oldukça memnuniyet verici olarak karşılanmaktadır (Uzoğlu 2011, 3).  İşletmeler hedeflerine uygun görülen zaman dilimi içerisinde ulaşabilmek adına çalışanları takdir, tebrik, terfi ve zam yolu ile güdülenmeyi amaçlar böylelikle çalışanların performanslarını arttırmayı hedeflerler (Bakan ve Kelleroğlu 2003, 103).

Performans boyutlarını; yenilik, verimlilik, kalite, karlılık, müşteri memnuniyeti, maliyet ve çalışanların memnuniyeti olarak sıralanmak mümkündür.

 

Performans Yönetimi, Amaçları, Özellikleri ve Faydaları

Performans yönetimi son yıllarda sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır ve temelde kurumların daha geniş kitlelere ulaşabilmek için uygulamalarını ve yönetim şekillerini değiştirmesini kapsamaktadır (Akal 1992, 34). Performans yönetimini kısaca “amaçlar ile bu amaçların gerçekleştirilmesi için gösterilen çabalar” olarak ifade etmek mümkündür (Çolak 2010, 11).

Sürekli değişen ve dinamik bir yapı olan performans yönetim sistemi, tüm işletme çalışanları için ortak bir hedefe ulaşmak için gerekli olan ve performansı artırmak için oluşturulacak planların yapılmasına da yardımcı olur.

Performans yönetiminin kurumların daha efektif çalışabilmesi için “Yönetimsel ya da yönetsel amaçlar”, “araştırmaya yönelik amaçlar”, “ilerlemeye ve geliştirmeye yönelik amaçlar” gibi amaçları vardır. Bu amaçların kapsamları birbirinden farklıdır (Çolak 2010, 17):

Performans yönetim sisteminin kurum ve yöneticilerle birlikte kurum çalışanları için de son derece faydalı olabilmektedir.  Performans yönetim sistemini uygulayan kurumlar; piyasa koşullarına hakim olacaklarından ve kar edebilecek ortamları daha iyi değerlendirebileceklerinden çok daha kısa süreler içerisinde çok önemli kazançlar elde edebilirler. Bununla birlikte gelecek yıllar için yüksek hedefler belirleyerek değişen ticari ortama uyum sağlamları daha kolay olabilmektedir.

 

PERFORMANS ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

Ölçmeyi, “bilgi sağlama yolu olup nesnelerin, olayların ve sonuçların gözle görülmesi mümkün özelliklerini temsil edilen simgeleri bulma süreci” olarak tanımlamak mümkündür (Ediz 2004, 16). Performansın doğru kararlar ve davranışlar sonucu ölçülmesi, performans yönetim sürecinin temel noktalarından biri olarak kabul edilir. Performansın ölçülmesi tek bir davranış ya da kararla mümkün değildir. Birbiri ardına sıralanmış olan olaylar sonucu ortaya çıkan süreç olarak tanımlamak mümkündür. Performans ölçümü; kurum tarafından belirlenmiş olan hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının izlenmesini, performans hedeflerinin kurumun amaçları doğrultusunda belirlenmesini, kurumun hedefleri ile kurumun ulaştığı performansın karşılaştırılarak beklenen hedefe ne denli ulaşıldığının hesaplanmasını ve aradaki farkın ne olduğunun belirlenmesini ayrıca  arada bir fark var ise bu farkın kapatılması adına nasıl bir yol haritası çizilmesi gerektiğinin belirlendiği süreçtir (Coşkun 2006, 1).

Çeşitli ölçütlerin belirlenen amaç için kullanılması Performans ölçümünün yapılabilmesini mümkün kılmaktadır. Performans ölçümlerinde ilk amaç bireysel değil kurumun amaçları ile alakalı olmalıdır. Çalışanlar sorumluluklarının ve rollerinin bilincinde, birbirleri ile uyumlu bir şekilde sonuç odaklı olmaları gerekmektedir. Kurumun verileri; çalışanlardan nelerin beklendiğini, hedeflerin neler olduğunu gösteren bilgileri içermeli, aynı zamanda geri bildirim için uygun olmalıdır. Bunun yanında performansın bütün aşamalarını içermelidir (Bourdeaux 2008, 39).

Kurumların ya da örgütlerin performansların ölçülmesi ile kaynaklarının nerede ve nasıl kullanıldığını görmek mümkündür. Ayrıca bütçe planlarının yapılabilmesini, faaliyet planlarının geliştirilmesini ve verilen hizmetin kalitesinin arttırılması sağlar (Ateş ve Engin 2007, 93; Bittitçi vd 2011, 19).

Performans değerlendirme terminolojik olarak “liyakatin takdir edilmesi”, “başarının değerlendirilmesi” ya da “iş gören boylandırma” olarak ifade edilebilir  (Şimşek ve Öge 2007, 283). Performans değerlendirmesi “Örgütün iş görenlerin eğitimlerinin, kabiliyetlerinin bilinmesini, amaca uygun kullanılmasını ve değerlendirilmesini sağlayan; çalışanların örgütün belirlenmiş amaçlarını gerçekleştirebilmek için hedefleri ve elde edilen bilgilerin finansal olarak kullanılabilmesini içeren bir sistem” olarak tanımlanabilir (Budak 2008, 76). 

Kurum çalışanlarının görevlerinde gösterdikleri başarı ile kurumun başarısı ve ortaya konmuş olan hedeflere ulaşılmasını kapsayan süreçlerin tamamını performans değerlendirmenin alanı içerisinde sayılabilir  (Çelik 2013, 46). 

Performans değerlendirme tek bir aşamaya veya sürece bağımlı değildir. Çalışanların yaptıkları işe bağlılıklarından ürünün ortaya konmasına, ortaya konan ürünün sonucunun neler olduğuna ve nasıl geliştirilebileceğinin tespit edilmesine kadar geçen sürecin tamamı performans değerlendirmesinin temelini oluşturur. Performans değerlendirme yönetimin işlevsel boyutunu değerlendirerek çalışanların başarı seviyesini etkilemektedir. Performansın değerlendirilmesi ile ürünler ve hizmetler kurumun amacına uygun olarak ortaya konur. Bunun yanında kurumdaki görevlerin ne şekilde gerçekleştirildiğini ve tarafsız bir şekilde ölçülmesini sağlamaktadır.  Kısaca özetlemek gerekirse performans değerlendirme; işletmelerin veya kurumların içerisinde kararların alındığı, yürürlüğe konulduğu ve alınan kararlar doğrultusunda faaliyetlerinin gerçekleştirildiği işlemlerinin tamamıdır (Kaynak 2008, 270).

Stratejik planlamalar, maaş artışları, terfiler, iş genişletme ve zenginleştirmeler, yapılacak eğitimler, kalifiye elemanların seçilmesi gibi amaçlar performans değerlendirme ile elde edilen veriler ile geçekleştirilmektedir (Erdil vd 2004, 114).

 

AİLE HEKİMLİĞİ

Tıp alanındaki uzmanlaşma ve daralmayla birlikte ortaya çıkan  ve genel olarak hastaların şikâyetleri ile ilgilenecek bir disipline duyulan ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmış olan aile hekimliği ilk kez 1923 yılında Francis Peabody tarafından ortaya konmuştur. Dünya Sağlık Örgütü aile hekimliğini şu şekilde tanımlamaktadır:  “Aile hekimi; kendisine bağlı olan topluma yaş cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın, birinci basamak sağlık hizmeti veren, temel tıp eğitiminden sonra, konusunda en az iki yıl eğitim görmüş tıp doktorudur” (Akdağ 2004, 65)

Kısaca özetlenecek olursa aile hekimliği; bireylere ailelerine devamlı ve  çok yönlü olarak sağlık hizmeti veren, biyolojik, fizyolojik, klinik ve davranış bilimleri gibi bir çok bilim dalıyla iç içe olan, bütün yaş gruplarına hizmet veren, bütün bireylere cinsiyet ayrımı eşit olarak  yaklaşan ve bütün hastalıkları içeren uzmanlık alanıdır. Aile hekimleri anne karnındaki fetüsten yaşlı bireylere kadar ailenin tüm fertlerinin genel sağlık durumlarıyla ilgilenir ve bütün sağlık sorunlarından sorumludurlar.  Aile hekimi bunun yanında kendisiden hizmet alan kişilere sağlık danışmanlığı hizmeti verir kişilere gerek koruyucu gerekse tedavi edici sağlık hizmetleri sunar (Kantarcı 2015, 6).

 

TÜRKİYE’DE AİLE HEKİMLİĞİ GELİŞİMİ

Aile hekimliği kavramı diğer dünya ülkeleri ile birlikte Türkiye’de de 1970’li yıllarda tartışılmaya başlanmıştır.  Aile hekimliği uzmanlı eğitimi ilk defa 1984 yılında Gazi Üniversitesi’nde aile hekimliği anabilim dalı kurularak verilmeye başlanmıştır.

Türkiye’de 2005 yılında Düzce’de aile hekimliği sistemine pilot uygulama olarak geçilmiştir. 2006 yılında bu uygulama genişletilerek Bolu başta olmak üzere 10 ilde aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir. En nihayetinde 2013 yılında çıkarılan aile hekimliği uygulama yönetmeliği ile bütün ülkede aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir (Turhan 2014, 35).

Aile hekimliği uygulamasından önce Türkiye’de yürürlükte olan sağlık sistemi nüfus artışı,  gelişen teknoloji ve diğer sebeplerden dolayı ihtiyaçları karşılayamaz hale gelmiştir. Bunun yanında kurumsal yapı, işleyiş, personel sayısı ve fiziki alt yapı gibi nedenler de sağlıkta bir dönüşüm gerçekleştirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Söz konusu nedenlerden dolayı sistemde köklü bir değişikliğe gidilmiş ve aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir. Aile hekimliği uygulamasına geçilmesinin birincil amacı toplumdaki bireyleri bilinçlendirerek birinci basamaktan hizmet alan kişi sayısını arttırarak kademeli bir şekilde ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerine başvuru sayısını azaltmak ve bu şekilde sistem üzerindeki yükü hafifletmektir (Ağdemir 2012, 34).

 

AİLE HEKİMLİĞİ İLE İLGİLİ SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Aile hekimliği uygulamasındaki en büyük sorunlardan biri aynı evde yaşan hane halkının farklı hekimlerden hizmet alıyor olabilmesidir. Bu durum hekimin aileyi bütün olarak takip etmesinin önünde bir engeldir. Yasal olarak aynı adreste yaşayan bireylerin aynı aile hekimine bağlı olması zorunluluğu ile bu sorunun aşılması mümkündür (Uğurlu vd 2012, 2).

Aile Sağlığı Merkezleri arasında bir standardın bulunmaması, farklı merkezlerde iaboratuvar uygulamaları vb. hizmetlerde farklılık olması önemli bir problemdir. Yapılacak olan düzenlemeler ile bu merkezlere bir standardizasyonun getirilmesi ile birlikte bu sorunun aşılması mümkündür.  2005 yılından bu yana  aile hekimliği uygulamasına geçilmiş olmasına rağmen sistemle alakalı olarak gerek personellerin gerekse vatandaşların ciddi bilgi eksiği bulunmaktadır. Bundan dolayı vatandaşlara aile hekimliği sistemi kapsamında verilen hizmetlerle alakalı bilgilendirmelerin yapılması ayrıca personellerin gerek sistemin işleyişi ile alakalı gerekse  uygulayacakları tedavi ve koruyucu sağlık hizmetleri hakkında ayrıntılı eğitimler verilmelidir (Üstü vd 2011, 52).

Bakanlık tarafından bu merkezlerin düzenli olarak ziyaret edilmesi, izleme değerlendirmelerinin yapılması ve iyileştirici tedbirler alması son derece elzemdir. Hekimlerin bakmakla yükümlü oldukları nüfusun azaltılarak koruyucu sağlık hizmetlerine daha fazla zaman ayırmalarının sağlanması, ayrıca iş yüklerinin hafifletilmesi gerekmektedir. Böylelikle aşırı iş yükünden kaynaklı tatminsizlik, yorgunluk ve mutsuzluk durumları ortadan kaldırılabilecektir  (Uğurlu vd 2012, 2).

İzin ve hastalık durumlarında hekim ve diğer sağlık çalışanlarından ücret kesintisi yapılmaması, gezici ve yerinde sağlık hizmetleri kavramlarının birbirinden ayrılması ve yapılan performans kesintisine gidilmemesi, bu durumlar için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir (Üstü vd 2011, 52).

 

SONUÇ

Modern hayatla birlikte kaliteli ve sağlıklı bir yaşam sürme arzusu had safhaya çıkmıştır. Ekonomik durumu nasıl olursa olsun bütün insanlar daha güzel ve kaliteli bir hayat sürmeyi arzulamaya başlamış ve yaşadıkları devletten de yaşam kalitelerini arttıracak adımlar atmasını istemektedirler. Devletler toplumunun sağlıkla alakalı ihtiyaçlarını karşılamak ve bireylere daha kaliteli bir yaşam sunmakla görevlidirler. Devletlerin bu doğrultuda yapmaları gereken ilk şeylerden bir tanesi ne kadar ücra olduğuna bakmaksızın sınırları içerisindeki her noktaya sağlık hizmeti sunmaktır. Bunu sağlayabilmek ancak aile hekimliği sistemine yeterince önem vermekle mümkündür.

Aile hekimliği hizmeti kişi anne karnındayken başlar ve hayatının sonuna kadar devam eder. Hatta kişinin ölümünden sonra dahi sağlıkla alakalı yapılması gereken işlemleri aile hekimi takip eder. Bundan dolayı devletin aile hekimliği sisteminin düzgün işlemesini sağlaması vatandaşın rahatı için son derece önemlidir.

Aile hekimleri; bakmakla yükümlü oldukları vatandaşlara yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini olabildiğince düzgün sunmalı, ihtiyaç halinde kendisine bağlı olanlar ile ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları arasında koordinasyonu sağlayarak bu bireylerin  teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetleri almasını sağlamalı ve ilgili hizmetleri aldıktan sonra bu kişilerin gerekli takiplerini yapmalı ve kayıt altına almalıdır. Ayrıca aile hekimliği sisteminin düzgün işlemesi ikinci ve üçüncü basamak hizmetlerden yararlanma talebini azaltacağından meydana gelecek yığılmaların önüne geçer.  

Devletler hasta memnuniyeti ile birlikte aile hekimliği uygulamasında görev alan hekim ve diğer personelin de memnuniyetini de gözetmelidir. Aile hekimliğinde hizmet veren aile hekimi, sağlık personeli ve destek personeline yeterince rahat bir ortam sunulması ve mevcut engellerin (performans, izin, ödenecek vergi)i ortadan kaldırılması aile hekimliği sisteminin başarılı olmasını sağlayacak etmenler arasında sayılabilir. Ayrıca  aile hekimliği sistemine uygun olan performans değerlendirme sistemlerinin geliştirilmesi ve ülke çapında uygulamaya konulması gerekmektedir.

 

KAYNAKÇA

Ağdemir, Hasan. Sağlık Sektöründe Aile Hekimliği Yeri Ve Önemi İle Hizmetten Yararlananların ve Hizmet Sunanların Memnuniyet Durumu Konusunda Bir Araştırma. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012.

Akal, Zühal. İşletmelerde Performans Ölçüm ve Denetimi Çok Yönlü Performans Göstergeleri. Ankara, 1992.

Akdağ, Recep. Aile Hekimliği Türkiye Modeli. Editor: Sabahattin Aydın. Ankara: Mavi Ofset Yayıncılık, 2004.

Bakan, İsmail ve Hakan Kelleroğlu. “Performans Değerlendirme: Çalışanların Performans Değerlendirme Uygulamalarından Beklentileri Konusunda Bir Alan Çalışması”. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8,1(2003): 103-127.

Bittitçi, Ümit., Patrizia Garengo, Viktor Dörfler, Sai Nudurapati. “Performance Measurments”. International Journal of Management Review, (2011): 3-23.

Bourdeaux, Carolyn ve Grace Chikoto. Legislative Influences on Performance Management Reform. Public Administraion Review, 68,2(2008): 253-265.

Budak, Gönül. Yetkinliğe Dayalı İnsan Kaynakları Yönetimi. İzmir: Fakülteler Kitabevi Barış Yayınları, 2008.

Coşkun, Ali. Stratejik Performans Yönetimi ve Karnesi. İstanbul: Literatür Yayınları, 2006.

Çelik, Vasfiye. Avrupa Birliğine Uyum Çerçevesinde Performans Yönetimi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2013.

Çolak, Cafer. Performans Kavramı, Değerlendirmesi ve Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü Yıldırım Ekipler Amirliğinde Performans Uygulaması Örneği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010.

Erdil, Oya, Lütfi Hak Alpkan, Levent Biber. “İnsan Kaynakları Uygulamalarıyla Örgütsel Performans Arasındaki İlişkileri Araştırmaya Yönelik Bir İnceleme”. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, (2004): 112-116.

Helvacı, Mehmet Akif. “Performans Yönetim Sürecinde Performans Değerlendirmenin Önemi”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 35,1-2(2002): 155-169.

Kantarcı, Yasemin. Aile Hekimliği Uygulamasının Hasta Sağlığı Üzerine Etkisi: Nurdağı Aile Sağlığı Merkezi Örneği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015

Kaynak, Ramazan, Murat Bülbül. “360 derece Geribildirim Sisteminde Değerlendirme Farklılıkları”. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 13, 1(2008): 270.

Şimşek, M. Şerif ve Serdar Öge. Stratejik ve Uluslararası Boyutları ile İnsan Kaynakları Yönetimi. Gazi Kitabevi, Ankara, 2007.

Turhan, Esra Seda. Aile Hekimliği Dünya ve Türkiye Uygulamaları: Aile Hekimliğinde Hekim-hasta İlişkisinde İletişimin Rolü ve Tarafların Memnuniyeti Üzerine Etkilerinin İncelenmesine Yönelik Bir Alan Araştırması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2014.

Türk Dil Kurumu [TDK], http://www.tdk.gov.tr. adresinden 17.12.2021 tarihinde alınmıştır.

Uğurlu, Mehmet, Mehmet Taşkın Eğici, Orkun Yıldırım, Muhammet Örnek, Yusuf Üstü. “Aile Hekimliği Uygulamasında Güncel  Problemler ve Çözüm Yolları – 2”. Ankara Medical Journal 12,1(2012): 04-10

Üstü, Yusuf, Mehmet Uğurlu, Eğici Mehmet Taşkın, Orkun Yıldırım, Muhammet Örnek.  “Aile Hekimliği Uygulamasında Güncel Problemler ve Çözüm Yolları – 1”


Histopatologıcal effects of covıd-19 infectıon on testicular tissue, II. International Siirt Conference on Scientific Research, 21-23 March 2022, Siirt, TURKEY

   

COVID-19 ENFEKSİYONUNUN TESTİS DOKUSU ÜZERİNDEKİ HİSTOPATOLOJİK ETKİLERİ

Murat SEVEN

Öğretim Görevlisi, Muş Alparslan Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu  Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü Patoloji Laboratuvar Teknikleri Programı

ORCID No: 0000-0003-3013-466X

Fikri ERDEMCİ

Doktora Öğrencisi, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı

ORCID No: 0000-0001-8083-0183

Zekeriya ÖZCAN

Siirt Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Laboratuar Teknikleri Programı

ORCID No: 0000-0002-6394-4629

Özet

Uluslararası bir halk sağlığı sorunu olan Coronavirüs, hafif ila şiddetli semptomlar gösteren ve solunum sistemi rahatsızlıklarına neden olan bir virüstür. Aralık 2019'da Çin'in Hubei Eyaletine bağlı Wuhan şehrinde ortaya çıkan bu hastalık zamanla yayılarak 12 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmesine neden olmuştur.

Covid 19 virüsü, anjiyotensin dönüştürücü enzime (ACE) 2 bağlanarak hedeflediği hücreleri istila ederek konakçı hücrede ACE2 ekspresyonunu modüle eder. Viral partikül üzerinde bulunan ve S proteininin parçalanmasına hizmet eden transmembran serin proteaz 2 (TMPRSS2), ACE2 ile birleşerek virüsün yayılmasını sağlar.  ACE2, renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (RAAS) ailesinin bir üyesidir ve solunum sisteminde yaygın olmakla birlikte kalp, karaciğer, böbrek gibi farklı organlarda da tespit edilmiştir.

Bu araştırmada; Covid-19 enfeksiyonunun testis dokusu üzerindeki zararlı etkilerini ortaya koyan çalışmalar derlendi.

Araştırmalar, erkeklerin virüse kadınlardan daha duyarlı olduğunu göstermiştir. Ayrıca araştırmalar, koronavirüse maruz kalan erkeklerde kısırlık, hipotalamik ve epifizyal disfonksiyon, bozulmuş seks hormonu profili ve testiküler atrofi gelişebileceğini göstermiştir. 

Koronavirüs nedeniyle ölen pozitif ve negatif hastaların testis dokularındaki apoptoz insidansını yorumlamayı amaçlayan bir çalışmada, Covid 19 nedeniyle ölen hastaların testis örnekleri otopsiyle incelendi. Yapılan incelemede covid-19 enfeksiyonunun testis hücrelerinin yanı sıra seminifer tübül uzunluğunu, interstisyel dokuyu ve seminifer tübül hacmini önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir.

Testis örneklerinin mikroskobik değerlendirmelerinin yapıldığı çalışmalarda, COVID-19'un akut fazında spermatogenez sürecinin etkilenmediği, ancak seminifer tübüllerde önemli hasar ve Sertoli hücrelerinin şişmesi olduğu tespit edildi. Ayrıca Leydig hücre sayısında azalma, interstisyel ödem ve hafif inflamasyon (baskın T lenfositler) gözlendi.

Sonuç olarak kovid-19 enfeksiyonunun özellikle ağır vakalarda testis dokusunda önemli hasarlara yol açtığı ve bunun infertilite başta olmak üzere birçok soruna yol açma potansiyeline sahip olduğu anlaşılmış ve yeni araştırmalara ihtiyaç olduğu görülmüştür.

Anahtar Kelimeler; Kovid-19, Testis Dokusu, Ace2

 

HISTOPATOLOGICAL EFFECTS OF COVID-19 INFECTION ON TESTICULAR TISSUE

Abstract

Coronavirus, which is an international public health problem, is a virus that has mild to severe symptoms and causes respiratory system disorders. This disease, which emerged in Wuhan city of Hubei Province of China in December 2019, spread over time and caused a pandemic to be declared by the World Health Organization on March 12, 2020.

The Covid 19 virus modulates the expression of ACE2 in the host cell by invading the cells it targets by binding to angiotensin converting enzyme (ACE) 2. Transmembrane serine protease 2 (TMPRSS2), which is located on the viral particle and serves to break down the S protein, allows the virus to spread by combining with ACE2. ACE2 is a member of the renin-angiotensin-aldosterone system (RAAS) family, and although it is common in the respiratory system, it has also been detected in different organs such as the heart, liver, and kidneys.

In this research; Studies revealing the harmful effects of covid-19 infection on testicular tissue were compiled.

Studies have shown that men are more susceptible to being infected with the virus than women. In addition, studies have shown that men exposed to coronavirus may develop infertility, hypothalamic and epiphyseal dysfunction, impaired sex hormone profile and testicular atrophy.

In a study aiming to interpret the incidence of apoptosis of testicular tissues of positive and negative patients who died due to coronavirus, testicular samples of patients who died due to Covid 19 were examined through autopsy. In the examination, it has been shown that covid-19 infection significantly reduces the seminiferous tubule length, interstitial tissue and seminiferous tubule volume as well as testicular cells.

In studies where microscopic evaluations of testicular specimens were made, it was found that the spermatogenesis process was not affected in the acute phase of COVID-19, but significant damage to the seminiferous tubules and swelling of Sertoli cells. In addition, a decrease in the number of Leydig cells, interstitial edema and mild inflammation (predominant T lymphocytes) were observed.

As a result, it has been understood that the covid-19 infection causes significant damage to the testicular tissue, especially in severe cases, and this has the potential to cause many problems, especially infertility, and it has been seen that new research is needed.

Keywords; Covid-19, Testicular Tissue, Ace2

Giriş

Uluslararası bir halk sağlığı sorunu olan Koronavirüs, hafif ila şiddetli semptomlar gösteren ve solunum sistemi rahatsızlıklarına neden olan bir virüstür. Aralık 2019'da Çin'in Hubei Eyaletine bağlı Wuhan şehrinde ortaya çıkan bu hastalık zamanla yayılarak 12 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmesine neden olmuştur (1).

COVID-19’ da hastalığı geçiren bireyin yaşının fazla olması, diyabet veya kardiyovasküler hastalıklar benzeri kronik bir rahatsızlığının olması,  hastalığın nasıl geçirileceğine ya da kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmasıne sebebiyet veren etkenler olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte hastalığın geçiren kişide ne şekilde seyredeceğini öngörmek mümkün görünmemektedir (2).

Covid-19’un birçok organda nasıl tutulum yaptığı bilinmekle birlikte Testis tutulumu büyük ölçüde bilinmemektedir (3).

Bu araştırmada; Covid-19 enfeksiyonunun testis dokusu üzerindeki zararlı etkilerini ortaya koyan çalışmalar derlendi.

Bulgular

Kovid-19 ile alakalı yapılan çalışmalarda erkeklerin kadınlara göre virüs ile beraber enfekte olması konusunda daha duyarlı olduğu kaydedilmiştir (4). Bununla birlikte koronavirüsün maruz kalan erkeklerde infertiliteye yol açabildiği, hipotalamik ve epifiz disfonksiyonuna neden olduğu, seks hormonu profilinde bozulmaya neden olduğu ve testiküler atrofiyle sonuçlanabildiği  görülmüştür (5). Yapılan başka bir çalışmada ise covid-19 ile enfekte olmuş erkeklerin %19’unda testis torbası rahatsızlığı geliştiği tespit edilmiştir (6). Yine başka bir vakada sol tarafta yaygın olmak üzere ikili ağır testis ağrısı  tespit edilmiştir (7).

Koronavirüs pozitifken hayatını kaybetmiş erkek hastalar üzerinde yapılan ve testis dokularındaki apoptozis düzeyini ölçmeyi amaçlayan bir araştırma yapılmıştır. Otopsi işlemi yapılan testis dokularında covid-19 enfeksiyonunun testis hücrelerinin yanısıra seminifer tübül uzunluğunu,  interstisyel dokuyu ve seminifer tübül hacmini önemli ölçüde azalttığı görülmüştür. Araştırmaya göre Ace 2,  Bax  ve Caspase 3 seviyelerinin anlamlı bir şekilde yükseldiği, buna karşın Bcl 2’nin düştüğü tespit edilmiştir (8). Yapılan sterolojik incelemede ise covid-19 hastalarının seminifer tübüllerin spermatogenezinde düşüklük saptanmıştır. Kontrol grubunda normal germinal epitelyum, testis interstisyel dokularla beraber normal seminifier tübüller gözlenirken Covid’e maruz kalmış hastalardaysa spermatogenesis kaybıyla ilişkili seminifer tübüllerde dejeneratif değişiklikler gözlenmiştir.  Covid grubu testis kesitlerinde spermatogenesis hücrelerinin eksikliği ve seminifer tübüllerin ciddi harabiyeti tespit edilmiştir. Kontrol grubuyla kıyas edildiğinde covid hastarının seminifer tübüllerinin diğer gruba göre daha küçük olduğu, seminifer tübül ve interstisyel doku volümlerinin de kontrol grubuna nazaran anlamlı bir şekilde azaldığı tespit edilmiştir. Hücresel düzeyde covid-19 grubunda spermatogonia, primer spermatosit, spermatid, leydig ve sertoli hücreleri gibi toplam testis hücre sayısında kontrol grubuna göre anlamlı azalma gözlenmiştir (8).

Bir başka çalışmada testis örneklerinin mikroskobik değerlendirmeleri, kovid-19'un akut fazında spermatogenez sürecinin etkilenmediğini göstermiştir. Ancak önemli seminifer tübüler hasar, sertoli hücrelerinin şişmesi, leydig hücrelerinin azalması, interstisyel ödem ve hafif inflamasyon (baskın T lenfositleri) gözlenmiştir. Araştırmacılar tarafından yapılan analiz esnasında spermatogenezin normal olmasına rağmen, sertoli ve leydig hücrelerindeki fonksiyonel değişikliklerin varlığı gelecekte testis hasarının oluşabileceği şeklinde yorumlanmıştır (9).

Kovid-19'lu altı erkeğin otopsisinin başka bir moleküler ve morfolojik değerlendirmesinin yapıldığı bir çalışmada, bu hastalarda kontrollere kıyasla ciddi spermatogenez hasarı tespit edilmiştir. Viral RNA ve partiküllerin saptanmasına ek olarak, TMPRSS2 ve Ace 2'nin değerlendirilmesi bu çalışmada da doğrulanmıştır. Ayrıca histopatolojik değerlendirmelerde farklı lökositlerin (örneğin, CD68 makrofajlar, CD3 T hücreleri, CD20, B hücreleri, CD38 plazma hücreleri ve HLA-DR miyeloid hücreleri) infiltrasyonu gözlenmiştir (10).

Tartışma

Memeli spermatogenezi, spermatogonyal kök hücrelerin (SSC'ler) kendini yenilemesi ve farklılaşmasıyla desteklenen, koordineli ve dinamik bir hücre farklılaşma sürecidir. Testis seminifer tübüllerinde özel bir niş mikro-ortamda sıkı bir şekilde kontrol edilir. Sertoli hücreleri, tübüllerdeki tek somatik hücre tipidir ve parakrin sinyal yoluyla spermatojenik hücre farklılaşmasını kontrol etmek için spermatojenik hücrelerle doğrudan etkileşime girer (11) Leydig'in interstisyel hücreleri seminifer tübüllere bitişiktir ve spermatojenik hücre farklılaşmasını desteklemek için lüteinize edici hormonların varlığında testosteron üretir. Erkek germ hücrelerindeki veya bu destekleyici somatik hücrelerdeki fonksiyonel anormallikler, spermatojenik yetmezliğe ve erkeklerde infertiliteye neden olur (12).

Anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE2) kovid-19 virüsünün, hedeflediği hücrelere girişini kolaylaştırır ve enfeksiyonun başlamasına katkı sağlar. Virüsün Ace2 ile birleşmesine viral partikül üzerinde bulunan ve S proteinini parçalamaya yarayan transmembran serin proteaz 2 (TMPRSS2) ile katepsin aracılık eder (13).

Ace2’nin testis içindeki değişik hücrelerde (leydig hücreleri, sertoli hücreleri gibi) ve hücre yüzeylerindeki varlığı virüsün direkt enfeksiyon riskini artırdığını  göstermektedir. Virüs Ayrıca sitokin fırtınası boyunca testisleri etkilemektedir.  Buna ilaveten harabiyete uğramış Leydig hücreleri boyunca hypothalamic–pituitary–testicular (HPT)’nin eksen düzensizliğinin ve hipotalamusun önemi göz önüne alınmalıdır (14). Buna ek olarak Antiviral kullanımı ve bağışıklık düzenleyici terapi de testis fonksiyonları için zararlı olabilir (15).

Spermatogoniya, leydig hücreleri ve sertoli hücrelerinde Ace2 varlığı tespit edilmiştir (15). Yapılan bir çalışmada kontrol grubuna kıyasla kovid-19 grubunda Ace2'nin testis hücrelerinde sporadik olarak eksprese edildiğini ve leydig hücrelerinde güçlü bir şekilde eksprese edildiğini göstermiştir. Çalışmada Ace 2’nin Sertoli hücreleri, spermatogonia, primer spermatositler ve spermatidlerde daha az eksprese olduğu görülmüş, sertoli hücre sitoplazması tarafından kaplandıkları için bunların değerlendirilmesi zor olmuştur. Bununla birlikte, kovid-19 ve kontrol numuneleri arasında Ace 2 ifadesinde belirgin bir fark gözlenmemiştir (8).

Luteinize edici hormon (LH)/testosteron ve folikül uyarıcı hormon (FSH), testis fonksiyonlarını kontrol eden temel endokrin faktörlerdir (16).

Yapılan çalışmalarda Covid-19 ile enfekte olmuş hastalarda serum lüteinize edici hormonun (LH) arttığı gösterilmiştir. Buna karşılık, orta ila şiddetli kovid-19'lu 81 erkek vakanın incelendiği bir çalışmada testosteron/LH oranı ve folikül uyarıcı hormon (FSH)/LH oranının önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiştir. Kovid-19 hastaları ve kontrol gruplarının serum testosteron düzeylerinde fark gözlenmemiştir (17).

Yapmış olduğumuz derleme erkeklerin virüse kadınlardan daha duyarlı olduğunu göstermiştir. Ayrıca araştırmalar, koronavirüse maruz kalan erkeklerde infertilite, hipotalamik ve epifizyal disfonksiyon, bozulmuş seks hormonu profili ve testiküler atrofi gelişebileceğini göstermiştir. Kovid-19 enfeksiyonunun testis hücrelerinin yanı sıra seminifer tübül uzunluğunu, interstisyel dokuyu ve seminifer tübül hacmini önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir. seminifer tübüllerde önemli hasar ve sertoli hücrelerinde şişme olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca leydig hücre sayısında azalma, interstisyel ödem ve hafif inflamasyon (baskın T lenfositler) gözlenmiştir.

 

 

Sonuç

Sonuç olarak covid-19 enfeksiyonunun özellikle ağır vakalarda testis dokusunda önemli hasarlara yol açtığı ve bunun infertilite başta olmak üzere birçok soruna yol açma potansiyeline sahip olduğu anlaşılmıştır. Testis dokusunda ve testis dokusunu etkileyen hormonların salındığı organ ve dokularda yeni araştırmalara ihtiyaç olduğu görülmüştür.

Kaynaklar

1-     Cossarizza, A., De Biasi, S., Guaraldi, G., Girardis, M., Mussini, C., & Modena Covid19 Working Group. (2020). SARSCoV2, the virus that causes COVID19: Cytometry and the new challenge for global health. Cytometry97(4), 340.

2-     Wu C, Chen X, Cai Y, et al. Risk factors associated with acute respiratory distress syndrome and death in patients with coronavirus disease 2019 pneumonia in Wuhan, China. JAMA Intern Med. 2020. [PMID: 32167524] doi:10.1001/jamainternmed.2020.0994

3-     Yang, M., Chen, S., Huang, B. O., Zhong, J. M., Su, H., Chen, Y. J., ... & Nie, X. (2020). Pathological findings in the testes of COVID-19 patients: clinical implications. European urology focus6(5), 1124-1129.

4-     Carbajo-Lozoya J, Yang J-K, Liu S, et al. Gender Differences in Patients With COVID-19: Focus on Severity and Mortality. Focus Sev Mortality Front Public Heal. 2003;8:152. doi:10.3389/fpubh.2020.00152

5-     Selvaraj K, Ravichandran S, Krishnan S, Kanjirassery Radhakrishnan R, Manickam N, Kandasamy M. Testicular Atrophy and Hypothalamic Pathology in COVID-19: Possibility of the Incidence of Male Infertility and HPG Axis Abnormalities. doi:10.1007/s43032-020-00441-x/Published

6-     Pan F, Xiao X, Guo J, et al. No evidence of severe acute respiratory syndrome–coronavirus 2 in semen of males recovering from coronavirus disease 2019. Fertil Steril. 2020;113(6):1135-1139. doi:10.1016/j.fertnstert.2020.04.024

7-     La Marca A, Busani S, Donno V, Guaraldi G, Ligabue G, Girardis M. Testicular pain as an unusual presentation of COVID-19: a brief review of SARS-CoV-2 and the testis. Reprod Biomed Online. 2020;41(5):903-906. doi:10.1016/j.rbmo.2020.07.017

8-     Moghimi N, Eslami Farsani B, Ghadipasha M, et al. COVID-19 disrupts spermatogenesis through the oxidative stress pathway following induction of apoptosis. Apoptosis. 2021;26(7-8):415-430. doi:10.1007/s10495-021-01680-2

9-     Yang M, Chen S, Huang B, et al. Pathological Findings in the Testes of COVID-19 Patients: Clinical Implications. Eur Urol Focus. 2020;6(5):1124-1129. doi:10.1016/j.euf.2020.05.009

10-   Ma X, Guan C, Chen R, et al. Pathological and molecular examinations of postmortem testis biopsies reveal SARS-CoV-2 infection in the testis and spermatogenesis damage in COVID-19 patients. Cell Mol Immunol. 2021;18:487-489. doi:10.1038/s41423-020-00604-5

11-   Chen S-R, Liu Y-X. REPRODUCTION REVIEW Regulation of spermatogonial stem cell self-renewal and spermatocyte meiosis by Sertoli cell signaling. Reproduction. 2015:149-159. doi:10.1530/REP-14-0481

12-   Zirkin BR, Papadopoulos V. Leydig cells: Formation, function, and regulation. Biol Reprod. 2018;99(1):101-111. doi:10.1093/biolre/ioy059

13-   Liu, T., Luo, S., Libby, P., & Shi, G. P. (2020). Cathepsin L-selective inhibitors: A potentially promising treatment for COVID-19 patients. Pharmacology & therapeutics213, 107587.

14-   Zhou F, Yu T, Du R, et al. Clinical course and risk factors for mortality of adult inpatients with COVID-19 in Wuhan, China: a retrospective cohort study. Lancet. 2020;395(10229):1054-1062. doi:10.1016/S0140-6736(20)30566-3

15-   Zadeh AA, Arab D. COVID 19 and male reproductive system : pathogenic features and possible mechanisms. J Mol Histol. 2021;52(5):869-878. doi:10.1007/s10735-021-10003-3

16-   Ramaswamy, S., & Weinbauer, G. F. (2014). Endocrine control of spermatogenesis: Role of FSH and LH/testosterone. Spermatogenesis4(2), e996025.

17-   Ma, L; Xie, W; Li D. Effect of SARS-CoV-2 infection upon male gonadal function: a single center-based study. medRvix. 2020;4:1-14.


The Role of Ependymal Cells in Neurodegenerative Disease, International Scientific Research Cogress Dedicated to the 30TH Anniversay of Baku Eurasia University, 28 April 2022, Baku, AZERBAIJAN

EPENDİMAL HÜCRELERİNİN NÖRODEJENERATİF HASTALIKLARDAKİ ROLÜ

THE ROLE OF EPENDYMAL CELLS IN NEURODEGENERATIVE DISEASES

 

Fikri ERDEMCİ

Doktora Öğrencisi, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı, fikri.erdemci@gmail.com (05063669603)

ORCID No: 0000-0001-8083-0183

Murat SEVEN

Öğretim Görevlisi, Muş Alparslan Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu  Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü Patoloji Laboratuvar Teknikleri Programı, m.seven@alparslan.edu.tr (05468351987)

ORCID No: 0000-0003-3013-466X

Zekeriya ÖZCAN

Siirt Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Laboratuar Teknikleri Programı, zekeriyaozcan@windowslive.com  (05416098967)

ORCID No: 0000-0002-6394-4629

 

ÖZET:

Ependim hücreleri, beynin ventriküler sistemiyle omuriliğin merkezi kanalını kaplayan, ependim adı verilen epitelyal bir bariyer oluşturan siliyer glial hücrelerdir. Doğum sonrası ilk günlerden başlayarak beyin ve omurilik kanalının ventriküllerinin yüzeyi boyunca radyal gliadan gelişirler, böylece yaşam boyunca parankim ve beyin omurilik sıvısı dolu boşluklar arasında bir arayüz sağlarlar. Bu arayüz, ependimal hücrelerin bağışıklık hücrelerinin ve çözünenlerin beyin omurilik sıvısı (BOS) ve interstisyel sıvı arasındaki çift yönlü geçişini kontrol etmesine izin verir. Aynı zamanda moleküllerin homeostatik regülasyonunu da sağlar. Bu hücreler, gelişimsel bozukluklar, kanser ve nörodejeneratif hastalık dahil olmak üzere yaşam boyu hastalıkla ilişkilendirilmiştir.

Bu çalışmamızda ependimal hücrelerin nörodejeneratif hastalıklardaki etkisini ortaya koyan çalışmaları derledik.

Yapılan araştırmalar ventriküler nöroepitelyal tabakanın sadece sıradan bir tabaka olmadığını, beyin omurilik sıvısı ve nöropil arasındaki iyonların, küçük moleküllerin ve suyun taşınmasını düzenleyebildiğini ve zararlı patojenlerden korunmayı sağlayan önemli bir bariyer olduğunu ortaya koymuştur.  Ayrıca Ependimal hücrelerin doğuştan getirdikleri bağışıklıkla bakteriyel ensefalitte önemli bir rol üstlendikleri gösterilmiştir.

Ependimal hücrelerin inflamasyona duyarlı olduğunu ve MS'de patolojik hale geldiğini gösteren kanıtlar mevcuttur.  Merkezi kanalın ependim hücrelerinde bir başka nörodejeneratif hastalık olan Spinal müsküler atrofiyi belirleyen gen olan survival motor nöronun kuvvetli bir şekilde ekspresyonu tespit edilmiştir.

Araştırmalar Amyotrofik lateral sklerozda (ALS) motor nöron dejenerasyonu sırasında yetişkin omurilikteki nöral progenitör hücrelerin çoğalmasının, merkezi kanalı çevreleyen ependimal bölge ile sınırlı olduğunu göstermiştir.

Huntington hastalığında, Htt veya HAP1 ekspresyonunun yokluğunda, PCM1'in yanlış lokalizasyonunun, in vitro nöronlarda ve glia'da primer siliyer oluşumunu azalttığı ve ependimal hücrelerde hipomorfik hareketli ikincil uzantılara yol açtığı görülmüştür.

Ependimal hücrelerde lipid damlacık birikimi, MSS’nin farklı seviyelerinde farklı fizyolojik etkilere sahip olabilir.  Yapılan araştırmalarla Alzheimer hastalığında subventriküler bölgenin ependimal hücrelerinde lipid damlacıklarının biriktiği ortaya konmuştur. Bununla birlikte Alzheimer’da patolojik bir durum olarak görülen hidrosefalinin gelişimine disfonksiyonel ependim hücrelerinin katkıda bulunduğu yapılan araştırmalarla gösterilmiştir.

Sonuç olarak ependim hücrelerinin nörodejeneratif hastalıkların bir çoğunda aktif rol aldığı yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.

Anahtar Kelimeler; Ependim Hücreleri, Nörodejenerasyon, Nörodejeneratif Hastalıklar

 

ABSTRACT

Ependymal cells are ciliary glial cells that line the ventricular system of the brain and the central canal of the spinal cord, forming an epithelial barrier called the ependyma. They improve from the radial glia throughout  the surface of the ventricles of the brain and spinal canal, starting from the first postnatal days, thus providing an interface among the parenchyma and cerebrospinal fluid filled spaces along life. This interface allows ependymal cells to check the bidirectional migration of immune cells and solutes among cerebrospinal fluid (CSF) and interstitial fluid. It also provides homeostatic regulation of molecules. These cells have been associated with lifelong disease, with the inclusion of developmental disorders, cancer, and neurodegenerative disease.

 

In this study, we have compiled the studies revealing the effect of ependymal cells in neurodegenerative diseases.

Studies have revealed that the ventricular neuroepithelial stratum isn’t just an ordinary layer, it can regulate the transport of ions, minor molecules and water among the cerebrospinal fluid and the neuropil, and is an significant barrier that provides protection from detrimental pathogens. It has further been shown that ependymal cells play an significant  role in bacterial encephalitis with their innate immunity.

There is evidence that ependymal cells are sensitive to inflammation and become pathological in MS. Strong expression of survival motor neuron, the gene determining Spinal muscular atrophy, another neurodegenerative disease, was detected in the ependymal cells of the central canal.

Research has shown that the proliferation of neural progenitor cells in the grown spinal cord pending  motor neuron degeneration in amyotrophic lateral sclerosis (ALS) is limited to the ependymal region surrounding the central canal.

 

In Huntington's disease, in the absence of Htt or HAP1 expression, PCM1 mislocalization has been shown to reduce primary ciliary formation in neurons and glia in vitro, resulting in hypomorphic motile secondary extensions in ependymal cells.

Lipid droplet deposition in ependymal cells might have dissimilar physiological effects at different levels of the CNS. Studies have shown that lipid droplets collect in the ependymal cells of the subventricular region in Alzheimer's disease. However, studies have shown that dysfunctional ependymal cells contribute to the development of hydrocephalus, which is seen as a pathological condition in Alzheimer's.

As a result, studies have shown that ependymal cells play an active role in many neurodegenerative diseases.

Keywords: Ependymal Cells, Neurodegeneration, Neurodegenerative Diseases